2 Nisan 2019 Salı

ÖYKÜ




DEVLETİMİZ SEN ÇOK YAŞA!

Güneş çoktan doğmuştu, güneş ışığı pencereden yatağın üzerine düşüyordu.  Hava sıcak ve bunaltıcı; nem, her zamankinden daha fazlaydı bugün… Ter içinde uyandı Demir. Saate baktı, 11.00’i çoktan geçmişti, telaş içinde yatağından doğruldu. Hemen gardırobunu açtı ve giyinmeye başladı, neyi giyeceğini düşünecek vakti bile yoktu… Bugün günlerden salıydı ve aynı zamanda ayın son iş günüydü. Günlerdir maaşını çekmeyi dört gözle bekliyordu. Kahvaltı yapmaya zamanı yoktu, çünkü ertesi gün devletin resmi bayramı olduğundan bankalar öğlene kadar açıktı.
xxx
Demir, elli bir yaşında bir sistem mühendisiydi. Uzun boyluydu, esmerdi ve atletik bir fiziği vardı. Gözleri yeşildi, gözlerine bakan herkes ondan etkilenirdi. Belli ki yakışıklı olduğundan delikanlılık yıllarında çok kızların kalbini çalmıştı; fakat bekârdı. Hiç evlenmemişti… Belki de evliliğin sorumluluğunu üstlenecek kadar güçlü hissetmemişti kendisini, kim bilir… Zeki bir öğrenciydi okul yıllarında. Öğretmenleri kendisiyle gurur duyarlar ve geleceğinin parlak olduğunu söylerlerdi hep. Gerçekten de liseden sonra ülkesinin en saygın üniversitelerinden birini başarıyla kazandı. Bölümünü yüksek şeref derecesiyle bitirdiğinde çok büyük hayalleri vardı. Her yönden geri kalmış ülkesini ilerletmek için var gücüyle çalışacaktı… Büyük ideallerle siyasete girdi... Savunduğu partinin ilkeleriyle kendi fikirleri tam bir uyum içindeydi. Kısa sürede kendisini parti yönetimine kabul ettirdi. Artık tanınan, bilinen ve güvenilen bir siyasi kişilikti. İdeallerinden hiç taviz vermiyordu. Toplum önünde hitabet yeteneği kuvvetliydi. “Çalışmalıyız!” diyordu. “Ülkemizin kalkınması için gece gündüz durmadan çalışmalıyız!” Onu dinleyen tüm vatandaşları coşturdukça coşturuyordu, herkesi etkiliyordu. Genel seçimleri kazanıp parlamentoya gireceğinden herkes emindi. Fakat genç yaşta siyasete atılan diğer tüm adaylar gibi o da yanıldı. Partisinin tecrübeli, kurt politikacıları kendisini alt sıralardan aday gösterince milletvekili seçilemedi. Her şeye rağmen, yine de şans yanındaydı. Partisi tek başına iktidara gelmişti. Genç, başarılı ve dinamik olduğu için özgüveni yüksekti. Mutlaka kendisine uygun bir görev verilir diye düşünüyordu ve tahmininde haklı da çıktı. İç işleri bakanlığında, önemli bir daire müdürlüğü kendisine uygun bulunmuştu. Bu göreve getirildiğinde henüz otuz beş yaşındaydı. Tüm gücüyle çalışıp başarılı bir sistem mühendisi olarak ülkesindeki sistemsizliği ortadan kaldıracaktı. Fakat kısa sürede işler tersine döndü… Devletin içindeki bürokrasinin, partizanlığın, çıkar savaşlarının farkına vardığında azgın bir akıntının içinde sürüklendiğini fark etti. Ancak artık geriye dönemiyordu. İçine düştüğü girdap onu da kendisine doğru çekiyordu. sadece kendisini düşünen, çıkarcı bir bürokrat olup çıkmıştı. Tek kaygısı, altındaki koltuğa sahip çıkmak ve bunun nimetlerinden faydalanmaktı. Devletin diğer tüm alanlarında da durum farklı değildi. Dişini geçirebilen herkes, adeta bir parazit gibi devletin kanını sonuna kadar emiyordu. Kanı emip düşen her parazitin yerine yenileri geçiyordu. En sonunda düzene yenildi. O da diğerleri gibi sistemsizliğin bir parçası oldu… Yıllar yılları kovaladı, artık rüzgâr tersine döndü, ülkede işler iyiye doğru gitmiyordu. İlk seçimde partisi iktidarı kaybedebilirdi. Öyle de oldu! En güçlü rakip parti, iktidara gelip kendisini görevden aldığında kırk yaşına yeni basmıştı. Artık devletteki resmi görevi sona eriyordu, kendisine hemen işi bırakması resmi yoldan bildirildi.
xxx
Bu yaşadıklarını düşünürken banka sırasının kendisine geldiğini fark etti. Maaşını çekmek için kimliğini uzattı. Görevli banka memuru 11.000. 000 TL nakit parayı kendisine uzattı. Parayı tek tek sayıp özenle cüzdanına yerleştirdi, teşekkür ederek bankadan çıktı. “On bir senedir evde sürgün hayatı yaşayıp bu maaşı kendisi gibi hak eden kaç müşavir vardır acaba?” diye düşündü. Sonra, “aman bana ne! Bu benim değil; devletin sorunu!” dedi. Uzun yıllardır evde oturmaktan, bunları düşünmekten midesinde ülser çıkmış, sindirim hastası olmuştu. Caddenin karşısındaki eczaneye geçip bir kutu mide hapı aldı. Birden; ertesi gün resmi tatil olduğu aklına gelince kırtasiyeye yöneldi, memleketin şanlı bayrağından bir tane satın alıp özenle poşete yerleştirdi. Eve geldi. Banyoda aynanın karşısına geçip önce bir bardak suyla mide hapını yuttu. Ardından kendisine bu imkânı sağlayan devletinin bayrağını eline aldı, ertesi günkü törenin ön provasını yaptı ve bütün gücüyle haykırdı: ”Devletimiz sen çok yaşa!”
---------------------------------------------
Yazan: Serkan Sürek
Yayın: Tantana mizah dergisi
Sayı: 96
Tarih: 27.02.2019


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Cartoon by Serkan Sürek International cartoon competition on bee and beekeeping  Dolyna-Ukraine. (2019)