18 Mart 2019 Pazartesi

17 Mart 2019 Pazar

ÖYKÜ



KIBRIS CUMHURİYETİ

-          DOKTOR:” Hemşire Hanım, hastamızın adı nedir?”
-          HEMŞİRE: ”Kıbrıs Cumhuriyeti’dir, doktor bey.”
-          DOKTOR: “ Hastamızın tam doğum tarihini öğrenebilir miyim?”
-          HEMŞİRE: “ 16 Ağustos 1960.”
-          DOKTOR: “ İlk hastalık belirtileri ne zaman ortaya çıkmış ?”
-          HEMŞİRE: “Elimizdeki dosya bulgularına göre, 1963 yılında.”
-          DOKTOR: “ Hm, 3 yaşından beri sorunu var demek ki. 58 yaşındaki bir insana göre oldukça uzun bir süre.”
-          HEMŞİRE:” Sizinle aynı fikirdeyim.”
-          DOKTOR: “ Hastalık bulguları nelerdir peki, dosyada belirtilmiş mi?”
-          HEMŞİRE: “ Evet, doktor bey. Kanla ilgili bir hastalığı var. Kanında yüksek oranda milliyetçiliğe rastladık. Bu yüzden damarlarında dolaşım bozukluğu ortaya çıkmış. 1963 - 1974 arasında, 11 sene boyunca hastamızın durumunu görmek için birçok uzman Kıbrıs’a gelmiş ancak bir çözüm bulunamamış. Bacaklarındaki sorun kangrene dönüşünce maalesef 1974 yılında her iki bacağı da kesilmiş.”
-          DOKTOR: “ Son derece dramatik bir sonuç… Peki, hastamızı tekerlekli sandalyeyle taburcu etmeyi düşünmediniz mi?”
-          HEMŞİRE: “ Başhekim, bu konuda her türlü girişimi yaptı, ilgili hasta yakınlarına bilgi verdi. Fakat hastamız son derece inatçı doktor bey. Bacaklarımı geri almadan buradan çıkmam diyor. Akıl sağlığından şüpheleniyoruz.”
-          DOKTOR: “Hasta yakınları kimler?”
-          HEMŞİRE:” Biz üç amcasını biliyoruz. En büyük amcası İngiltere’ydi. Zengin ve kibirli bir adamdı. Kıbrıs Cumhuriyeti hastalandıktan sonra hiç ilgilenmedi. Bacaklarını kaybettikten sonra da kaderine terk etti. Ortanca amcası Türkiye’ydi. Biz hiçbir zaman aralarında iyi bir ilişki göremedik. Kıbrıs Cumhuriyeti; hastalanmasından ve bacaklarının kesilmesinden sürekli ortanca amcasını sorumlu tuttu. 1974 sonrasında da ilişkileri tamamen koptu. En küçük amcası Yunanistan’dı. Hastamız, onu babası yerine koydu, hep çok sevdi. Her türlü yardımına her zaman en küçük amcası koşturmuştur.”
-          DOKTOR: “ Çok ilginç bir durum. Hastamız hangi dilde konuşuyor peki?”
-          HEMŞİRE: “ Rumcayı anadili gibi konuşuyor. İkinci bir dil olarak ara sıra İngilizce konuştuğunu da duyuyoruz. Kendisi Türkçe bildiğini de iddia ediyor fakat biz hiç duyamadık.”
-          DOKTOR: “ 1974’den beri hastanede yatmak onda depresyon yaratmış anlaşılan… Ruhsal durumunu rahatlatmak için bir psikologla konuşturdunuz mu hiç?”
-          HEMŞİRE: “Ruh sağlığının bozuk olduğunu kabul etmiyor ki doktor bey. Sadece pazar günleri kiliseden bir papaz yanına gelip dua ediyor. Fakat dini dualardan sonra kanındaki milliyetçiliğin arttığını, tahlil sonuçlarıyla doğruladık.”
-        DOKTOR: “ Papazı hastaneye sokmayın öyleyse!”
-         HEMŞİRE: “ Bunu kesinlikle reddediyor doktor bey. Aksi bir durumda hastaneyi yakacağını söylüyor. Üstelik 1983 yılından sonra ruh sağlığı daha da bozuldu. Her gün kaybettiği bacaklarını ne zaman geri alacağını soruyor.”
-         DOKTOR: “ Hastamızın durumu oldukça ağır demek ki. Fakat dosyadan görebildiğim kadarıyla bu şartlar altında düzeleceği de yok anlaşılan.”
-         HEMŞİRE: “ Biz de öyle düşünüyoruz. Odasındaki televizyonda ne zaman, amcasının bestelediği Yunan milli marşını duysa heyecanlanıyor, terliyor, nabzının hızlandığını görüyoruz... Tansiyonu çıkıyor. Kontrol etmekte zorlanıyoruz. Bir tane dilaltı hap verip ancak kendisine getiriyoruz.”
-          DOKTOR: “Hm, anlıyorum.”
-          HEMŞİRE: “ Doğrusunu söylemek gerekirse, 2004 yılında onu seven Avrupalı dostları yanına ziyarete geldi. Onu maddi ve manevi olarak desteklediler, morali düzeldi. Biz, sevincinden iki koluyla yataktan yere sıçradığını gördük. Ancak dostlarının bu desteği karşılıksız değilmiş. 2013 yılında, hastamız uyurken gizlice odasına girip banka hesabını almışlar, bankadaki bütün avro hesaplarını boşaltmışlar... Hastamız bunu öğrenince üzüntüsünden kalp krizi geçirdi. İflas edip hastane masraflarını ödeyemez duruma gelince ona acıdık. Kalp ameliyatı yapıp iki damarını değiştirdik. Uzun yıllardır hastamız olduğu için de bu kez ondan ücret talep etmedik.”
-          DOKTOR: “ Vay zavallıcık! Bu anlattığın hayat hikâyesi mizah öyküsü bile olabilir hemşire hanım.”
-          HEMŞİRE: “ Size katılıyorum doktor bey.”
-          DOKTOR: “ Hastamızın damarındaki yüksek milliyetçiliği her gün kontrol etmenizi istiyorum.  Bu oranı mümkünse sıfırlamamız şart. Aksi takdirde, kalp damarlarını tekrar tıkayıp hastamızın ölümüne sebep olabilir. Ayrıca kanındaki hümanizm değerlerini arttırmak için kalçadan günde bir doz “anti- milliyetçilik” iğnesi yapınız. Ruh sağlığını koruması bakımından da haftada iki kez psikolog eşliğinde tedavi öngörüyorum. Psikolog, papaz kıyafetiyle hastaneye alınsın. Boynunda haç olabilir. Fakat sakın din ve siyaset propagandası yapmasın! Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, empati üstüne bir eğitim almasını istiyorum. Psikolog; bacaksız insanların da hayata tutunabileceğini, var olabileceğini güzelce aktarsın hastamıza. Son olarak haftada bir kez de bir Türkçe öğretmeni gelip hastamıza Türkçe öğretsin. Anlaşılan Türkçeyi unutmuş...”
-          HEMŞİRE: “ Emredersiniz doktor bey.”
-          DOKTOR: “ Bu dediklerimi yaparsa, tekerlekli sandalyeyle onu buradan uğurlarız. Ruh sağlığındaki düzelmeye bağlı olarak, hastamızı birkaç sene içinde de takma bacakları ile görebiliriz diye umuyorum.”
-          HEMŞİRE: “ İnşallah doktor bey, inşallah…”

Yazan: Serkan Sürek
Yayın: Tantana Mizah Dergisi
Tarih: 19.12.2018, Sayı:86









KARİKATÜR

AKEL CULTURE FEST- PAPHOS CYPRUS 2018
PEACE CARTOON EXHIBITION




16 Mart 2019 Cumartesi

7 Mart 2019 Perşembe

KARİKATÜR

Cartoon by Serkan Sürek

International cartoon competition on bee and beekeeping finalist diploma Dolyna-Ukraine. (2018)



Cartoon by Serkan Sürek International cartoon competition on bee and beekeeping  Dolyna-Ukraine. (2019)